Çocuklarda Kaygı Bozukluğunun Nedenleri
Modern yaşamın temposuna çocukların ayak uydurması her zaman kolay olmayabiliyor. Özellikle duygusal gelişimin yoğun olduğu dönemlerde, bazı çocukların iç dünyasında sessiz fırtınalar kopabiliyor. Bu fırtınalardan en yaygın olanlarından biri “kaygı bozukluğu”dur. Çocukluk çağında görülen kaygı bozuklukları, sadece geçici korkular değil, çoğu zaman çocuğun sosyal, akademik ve duygusal gelişimini doğrudan etkileyen ciddi bir durumdur.
Kaygı, tehlike veya belirsizlik karşısında hissedilen doğal bir duygudur. Ancak bu duygu sürekli hale geldiğinde ve çocuğun yaşam kalitesini düşürmeye başladığında artık bir bozukluk olarak değerlendirilir. Yani çocuk, henüz gerçek bir tehdit yokken bile aşırı tedirginlik hissediyorsa, müdahale gerektirir.
Çocuklukta sık görülen kaygı türleri arasında ayrılma kaygısı, sosyal kaygı, genelleşmiş kaygı bozukluğu, fobiler ve panik ataklar yer alır. Ayrılma kaygısında çocuk ebeveynlerinden ayrılırken yoğun korku yaşar. Sosyal kaygıda kalabalık ortamlar ya da yeni insanlarla tanışmak tehdit olarak algılanır. Genelleşmiş kaygıda çocuk birçok konuda sürekli endişelidir. Fobilerde belirli nesneler ya da durumlar aşırı korku yaratır. Panik ataklar ise ani ve yoğun fiziksel belirtilerle seyreder.,
Kaygı bozukluklarının nedenleri genetik yatkınlık, ebeveyn tutumları, çevresel stresörler ve travmalar olabilir. Ailede kaygı öyküsü olması, aşırı koruyucu veya baskıcı ebeveynlik, aile içi çatışmalar, boşanma gibi ani değişiklikler, kaza ve istismar gibi olumsuz deneyimler bu durumu tetikler.
Belirtiler arasında sık mide bulantısı, karın ağrısı, baş dönmesi, uyku sorunları, kabuslar, okula gitmek istememe, sosyal geri çekilme, içe kapanma veya öfke patlamaları, sürekli kötü bir şey olacakmış gibi düşünme hali bulunur. Bu belirtiler haftalarca devam ediyor ve günlük yaşamı etkiliyorsa profesyonel yardım alınmalıdır.
Kaygı bozukluğuyla baş etmek için bilişsel davranışçı terapi en etkili yöntemlerden biridir. Bu terapi, çocuğun olumsuz düşüncelerini fark edip yeniden yapılandırmasını sağlar. Aile katılımı süreci hızlandırır ve evde destekleyici bir ortam oluşturur. Okul rehberlik servisleri ve öğretmenlerle iş birliği de faydalıdır. Nefes egzersizleri, yoga ve meditasyon gibi rahatlatıcı yöntemler çocuğa öğretilerek kaygı azaltılabilir. Küçük çocuklarda oyun terapisi duyguların ifade edilmesine yardımcı olur. Orta ve ağır kaygı durumlarında ise çocuk psikiyatristi ilaç tedavisi önerebilir, genellikle terapiyle birlikte uygulanır.
Erken müdahale çok önemlidir. Kaygı bozukluğu, yaşam kalitesini düşürse de doğru destekle büyük oranda iyileşir. Aileler ve eğitimciler bilinçli olursa, çocukların duygusal dünyasında olumlu değişiklikler yapılabilir. Çocuğun duyguları gerçek ve dikkate değerdir, onları ciddiye almak iyileşmenin ilk adımıdır. Çocuğun kaygısını küçümsemek ya da geçici görmek yerine, bu duygularla birlikte nasıl baş edebileceğini öğretmek gerekir. Böylece kaygı büyüyüp farklı sorunlara yol açmadan, aile ve çocuk el ele vererek bu mücadeleyi kazanabilir.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.